Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

29 Nisan 2013 Pazartesi

Eskişehir Gezimiz

Eskişehirin güzelliklerini çok duymuştum. Gezi olanağı çıkınca kaçırmadık. İyiki gitmişiz. Çok güzel bir yer.
                                  Eskişehir lüle taşı ile ünlüdür. Lüle taşından hediyelikler boldu.
 Gerçek yaprağın üzerine ebru uygulayıp verniklemişler ve kitap ayracı yapmışlar çoook güzeldi.
 Eski evleri onarıp turizme açmışlar. Değişik illerden gelen ve bizimle birlikte gezen dört beş gezi otobüsü vardı.
 Yıkık viran bir yeri restore edip yeni hale getirmişler ve alış veriş merkezi olmuş.
                                            Cam Sanatları müzesini gezdik. Çok güzel eserler bizi büyüledi.
                                                      DNA sarmalını anımsatan bu esere bayıldım.
                               Camdan yapılmış bu portrede tonlamalar çok güzeldi.



                                                    Cam Sanatları müzesinin orta avlusu.
                                                  Camdan yapılmış minyatürler
                                                    Bu eseri çok beğendim.

                                                           Vitray çalışması
                                Şehrin her yerinde heykellere rastlayabilirsiniz.

                                               Porsuk çayında botların kalktığı merkez...
                            Havuzda balık, balıkda kadın, kadında midye, midyede inci.
 Sazlık ve bataklık bir alan kurutularak park haline getirilmiş. Büyük bir göl yapılmış.
               Sindirella'nın kuleleri. Her bir kule farklı bir kuleyi temsil ediyor. Galata kulesi, Kız Kulesi, Burgulu kule gibi
                                                    Çi böreksiz olmaz (ğ) si yok.
                                            folklorik kıyafetler ve çi böreğin tarihi
                                                        Anadolunun göbeğinde sahil.
                               Porsukda tatlı su balıkları hemde elim kadar
 Parkın bir bölümü çocuklara teknolojiyi anlatan oyuncaklara ayrılmış. Tulumba suyuyla değirmen dönüyor. Enerji üretiliyor.
                                                 Su da taşımacılık gösteriliyor.
                                            yukarıdaki kol çevrilerek aşağıdaki su yukarı çıkarılıyor.
                                                         Vinç ile kum taşınıyor
                                       sıçrayarak sular etrafa saçılıyor. Tam bahçe sulamalık.
İki gün  gezdik. Elbette daha çok gezilecek yerleri vardır. Yerleşmeyi düşünecek kadar sevdik Eskişehiri. Eski adında kalmış. Yepyeni bir şehir olmuş. Gidilip görülesi bir yer.

24 Nisan 2013 Çarşamba

Bir hafta sonu (Nisan 2013)

Hafta sonu kızım geldi. Yeni eve geçiyor. Gel bizim evden de istediğini al demiştim. Hemde arkadaşı için bana tablo yaptırmıştı. Yapmazsan evdekini alırım diyede tehdit etmişti.(şaka). Cuma akşamı beklemiyeyim diye saat 21 e bilet almış ama yine rötarla 23 de binebilmiş. Gece iki de babası ve kardeşi ikisi bir almaya gittiler.
 Ertesi gün kahvaltıya götürelim dedik. Eşim Sarıalan yaylasında bir yer duymuş oraya götüreyim sizi dedi. olur dedik. Bolunun dağlarını çıktık tepeden aştık arkasına geçtik. Kimimizin başı ağrıdı kimimizin midesi bulandı.. yükseklik farkından. Geldiğimiz yerde de arabadan inemedik. Arabanın etrafını 3 köpek sardı. Eşimde köpekten korkar. Kapıya çıkanda yok ıssız bir yer. Döndük geri. Aynı yolları çık, in . Bildiğimiz bir yere geldik. Şansımıza orada da çalışan biri kaza yaptığı için çeşit çok değilmiş. bin kere özür dilediler. Ama yediğimiz tereyağı, balların peynirlerin tadı damağımızda kaldı.Reçelleri de kendileri yapmışlar. Böreksiz kızartmasız tam bir kahvaltı yaptık.
 Öyleden sonra da benim resim kursunun günü vardı. Para verilecek, bir daha ki gün tespit edilecek vs derken gitmek zorunda hissettim kendimi. Kızıma hemen gelirim dedim. Gittim. Şenol hanım bir hazırlık yapmış görülmeye değer. Kabak salatasının üstüne resim yapmış! Biberden güneş, havuçtan balık, ceviz ve çörek otundan kumsal, nane yaprağından ağaç yapmış. Çok güzel olmuş.
                                                    Biberli ve tahinli börekleri de enfesti.
                                    Etimekli tatlısı ve çukulata kaplı kurabiyesi de çok hafifti.
                                         Eli çok güzel Şenol hanımın her yaptığı lezzetli oluyor.
                                               Bir daha ki gün bende bakalım ben ne yapacağım...
Kızım telefon etti arkadaşlardan mamalardan zor ayrıldım. Evden bir sürü ıvır zıvır ayırmış kullanmıyorsun at dedi. Atmaya kıyamadıklarım dursun dediğim şeyler. Otoriter davrandı. O ara kapıcı geldi geridönüşüm kutusuna atılacakları ayrı veriyoruz. Aman dedim içine bak işe yarayacakları al kullan  kız atıyo kullanılabilir dedim. Olur bakarım dedi. İçim azcık ferahladı.
 Kızım kankası için ev hediyesi yaptırdı. Ressamlığım işe yarasın bari. Yapıp yapıp eve dolduruyorum tabloları. Beni baya sıkıştırdı. Hadi anne bitir diye. Gerçi ilk yaptığımın renkleri daha güzel geldi bana .
Buda güzel oldu. Islak ıslak koyduk arabaya yüklerin üstüne ve kızı İstanbula götürdük. Oğlan ehliyet aldı ya duramadı arabada. Ben süreyim dedi durdu.
 Kızın yeni evi iki oda bir salon. Daha küçük bekliyordum değilmiş. Kapıda telefon bağlı arıyor bakkalda sipariş veriyor, geliyor kapıya. Gelen olursa arıyorlar bilgi veriyorlar. rahat bir site. Daha tam yerleşmedi. yerleşince güzel olacak.
  Kızı bıraktık dönüş yoluna çıktık. Oğlan arabayı istiyor ben süreyim diyor. Adapazarından sonra verdi arabayı babası. Ve derste başladı. Kamyonlara yanaşma, arkadan hızlı gelene yol ver. Kafa çıkaran otobüslere kamyonlara dikkat et gibi. tabi sakin değilde bağırarak söyledi. çünkü üzerimize gelen otobüsten kaçmadı oğlan yol benim diye. Meğer eşim arabayı iyi kullandığı için fark etmiyormuşum tehlikeleri. Oğlan kullanınca bende gördüm trafiğin tehlikelerini ve ben de öğrendim.
 Eve gelince yolun sitresinden hepimiz yorulmuşuz hemen yattık ama dinlenemedik.  Bir hafta sonuda böyle geçti.

22 Nisan 2013 Pazartesi

23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı

."Küçük hanımlar, küçük beyler . Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız. Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz.Ne kadar mühim ve kıymetli olduğunuzu düşünerek ,ona göre çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz. " Gazi Mustafa Kemal Atatürk
görsel: cagdasblog.com dan alıntıdır.

yazı: ilkokuma.com  dan alıntıdır.

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI
 ( 23  Nisan )

23 Nisan 1920 Büyük Millet Meclisi'nin açılış günüdür. Her 23 Nisan günü Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı birlikte kutlarız.
Egemenlik yönetme yetkisidir. Ulusal egemenlik; yönetme yetkisinin ulusta olmasıdır. Osmanlı imparatorluğu döneminde egemenlik padişah­ta idi. Padişah ülkeyi dilediği gibi yönetirdi. imparatorluğun son yıllarında padişahlar rahatlarını düşündüler. Yurt bakımsız kaldı. Ülke sorunları yüzüs­tü bırakıldı. Bu sırada Birinci Dünya Savaşı başladı. Savaş dört yıl sürdü. Bizimle birlikte olanlar savaşta yenildi. Savaş kurallarına göre biz de yenil­miş sayıldık. Yurdumuz İngilizler, Fransızlar, Yunanlılar, İtalyanlar tarafından paylaşıldı. Padişah ve yandaşları ülkenin paylaştırılmasına ses çıkarmadılar.
Mustafa Kemal Paşa Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı başlatmak için İstanbul’dan Samsun'a 19 Mayıs 1919 günü geldi. Samsun'dan Amasya'ya, oradan Erzurum'a ve Sivas’a gitti. Sivas ve Erzurum'da kongreler topladı. Mustafa Kemal Paşa egemenliğin ulusta olduğuna inanıyordu. Bu inançla «Ulusu yine ulusun gücü kurtaracaktır. Tek bir egemenlik vardır, o da ulusal egemenliktir» diyordu. Yurdun dört bir yanından seçilip gelen temsilciler - milletvekilleri - Ankara'da 23 Nisan 1920 günü toplandılar.
İlk Büyük Millet Meclisi'nin toplandığı yapı Ankara'da Ulus Alan'ından istasyona giden caddenin başındadır. Bugün Kurtuluş Savaşı Müzesi olan bu yapı tek katlıdır. O yıllar ülkemiz yokluk yoksulluk içindeydi. Milletvekillerinin oturduğu sıralar bir okuldan getirildi. Meclis gaz lambası ile aydınlanıyor, soba ile ısınıyordu. Top seslerinin Ankara'da duyul­duğu zamanlarda bile meclis düzenli toplandı.
Ulusal Kurtuluş Savaşımızla ilgili bütün kararlar bu mecliste alındı. Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde ulusumuz dünyaya Ulusal Kurtuluş Savaşı dersi verdi. Ezilen uluslara kurtuluş yolunu açtı. Bağımsızlık savaşının öncüsü olan kurtuluş savaşımız yeryüzünün öteki uluslarına örnek oldu.
23 Nisan 1920 ilk Büyük Millet Meclisi'mizin toplandığı gündür. 23 Nisan, ulusun yönetme yetkisini kullanmaya başladığı gündür. Bu gün Milli Egemenlik Bayramı'mızdır.
23 Nisan dünyada kutlanan ilk çocuk bayramıdır. Atatürk'ün Türk çocuklarına armağan ettiği bu bayram şenliklerine son yıllarda yabancı ulus­ların çocukları da katılmaya başlamıştır. Atatürk çocuklara çok değer verir, gezilerinde okullara uğrar, ders dinler, sorular sorardı. «Bugünün küçükleri yarının büyükleridir.» diyen Atatürk, yönetimin bayram süresince öğrencilere bırakılması geleneğini başlattı. 23 Nisan'da yönetim birimleri seçimle gelen kurullar bir süre çocuklara bırakılır. Bu güzel gelenek her yıl yinelenir. Her 23 Nisan'da yurdumuz bir bayram alanı olur. Çocuklar törenlerde konuş­malar yaparlar, şiirler okurlar. Gece fener alayları düzenlenir.
23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı egemenliğin ulusta olduğu düşüncesinin kabul edildiği gündür. Çocuk bayramımızdır. Yarının büyükle­ri olan siz çocukların bayramıdır.
 

Sevgili Arkadaşlar;
23 Nisan 1920, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açıldığı gündür.. Atatürk, 23 Nisan gününü, bayram yapalım diye biz çocuklara armağan etmiştir.
Meclisimiz, Kurtuluş Savaşı’nın en ateşli günlerinde açıldı. Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Osmanlı Devleti’nin içine düştüğü durumu, düşmanlarımızın yurdumuzu paylaşmak için topraklarımıza nasıl saldırdıklarını ve Atatürk’ün Samsun’a, Amasya’ya Erzurum’a ve Sivas’a hangi zor şartlar altında gittiğini hepiniz biliyorsunuz. Mustafa Kemal Atatürk, düşmanı topraklarımızdan, ancak savaşarak atacağımıza inanıyordu. Bu nedenle, ülkemizin ileri gelenlerini bir meclis çatısı altında toplamak için var gücüyle çalıştı. 23 Nisan 1920 günü, Ankara’da ilk Meclis Toplantısı yapıldı. Padişah İstanbul’da, milletin vekilleri ise Ankara’daydı. Artık padişahın hiçbir etkinliği kalmamıştı. Çünkü bu millet, ulusal egemenliğini kazanmak istiyordu. Bütün kararları meclis veriyor ve padişahı devreden çıkarıyordu. Sonunda Kurtuluş Savaşımız kazanılmış, Ulusal egemenliğimiz ise padişahın elinden alınıp, milletimize verilmişti.
Ulusal kelimesi ulustan türemiştir. Ulus, aynı zamanda Millet kelimesinin de karşılığıdır. Aralarında dil, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insanlar topluluğuna ulus, ya da millet diyoruz. Egemenlik ise; hâkim olma, yönetme gücünü elinde bulundurma anlamına gelir.
Öyleyse, Ulusal Egemenlik sözlerinden şunları anlayabiliriz; Ulusu meydana getiren insanların, yönetme yetkisini bütünüyle elinde bulundurması. Elbette ki, bir ulusu meydana getiren bütün fertlerin yönetici olması düşünülemez. Ulus, yani millet, yetkisini vekilleri aracılığı ile kullanmaktadır. Kim bilir belki de, gelecekte milletimiz, kendisine vekil olmak için bizlere de yetki verebilir.
Bu büyük bayram, hepimize kutlu olsun!..

23 NİSAN
23 Nisan 1920 günü. Büyük Millet Meclisi
 Ankara'da toplanarak ulusun egemenliğini
 ilan etmişti. O heyecanlı günü yaşamış olan
 bir büyüğümüz şunları anlatıyor :
O gün, şimdiki Ulus Meydanında bir tabur piyade sıralanmıştı. Askerlerin arkasında da Ankaralılar toplanmıştı.
Saat on dörtte, birkaç yüz kişilik bir kafile, başlarında Mustafa Kemal olduğu halde Taşhan'a iniyordu. Bu bir avuç insan, yok edilmek istenen bir ulusu kurtarmak için birleşmişlerdi. Hepsinin ümidi de Mustafa Kemal'de idi.
Büyük Millet Meclisi olarak kullanılacak taş binanın pencerelerine ufak bayraklar asılmıştı. Binada başka bir olağanüstü durum göze çarpmıyordu. Sağdaki küçük kapıdan, önce Mustafa Kemal, mebuslar içeriye girdiler. Bir koridoru geçtikten sonra sağdaki salona girdiler. Salonda tahta bir kürsü tam kapının karşısına konmuştu. Oturmak için de okul sıraları dizilmişti. Salonu ısıtmak için bir soba kurulmuştu. Sobada eğri büğrü bir kaç boru yükseliyordu. Tavanda da bir gaz lambası sallanıyordu.
Herkes yerine oturunca, Sinop mebusu olan yaşlı bir zat başkanlık kürsüsüne geldi. Meclisi açtı. Onun bu sırada yaptığı konuşma heyecanla dinlendi.
Meclisin ertesi günkü toplantısında, Mustafa Kemal, Mondros Mütarekesinden beri geçen olayları açıkladı. Bundan sonra Büyük Millet Meclisi'nin hak ve yetkilerini belirten bir teklifi Meclise sundu. Bunun kabul edilmesiyle Büyük Millet Meclisi yasama ve yürütme yetkilerini kazandı. O günkü toplantıda Mustafa Kemal Birinci Başkan seçildi. Böylece Büyük Millet Meclisi Başkanı oldu.
DOĞANKARDEŞ  Dergisi'nden