Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

27 Ekim 2012 Cumartesi

Bayram Ziyareti

Birinci gün kayınvalidem, eşimin teyzesi ve apartman komşularını ziyaret ettik.
Bu gün Gökdere'ye kahvaltıya gittik.Baya kalabalıktı. Dönüşte eşimin teyze kızı ve ailesi geldi.
Onlar gittikten sonra Ayşe-Suat arkadaşlarımızı ziyarete gittik. Suat bey kalp ameliyatı olduğu için geçmiş olsun dedik. Bu zamana kadar ki oturma rekorumuzu kırdık. 6 saat sohbetimiz arlanıpta kalkamadık. Saat15 de gittik. tatlılarımızı yedik. Akşam oldu Ayşe hanım büfeden tabaklar çıkarmaya başladı. Ne kadar kalamayız dediysekte yemeğe kalmamızda ısrar ettiler. Yemeğimizide yedik.  Yine sohbet muhabbete devam ettik. Saat 21 de sohbetin bir aralığında kalktım ve vedalaştık. Onlarıda bize davet ettik. Suat bey iyileşir iyileşmez geleceklerini söylediler.
 Ayşe hanım tabakları alırken büfe dikkatimi çekti. Baktım antika bir büfe. Ayşe hanımın ailesinden kalma 70 yıllık bir büfe imiş. Resmini çekmek için izin istedim.
                                                  70 yıllık büfe
                                                    Yani 1940 larda yapılmış
                                                Hala sağlam ve kaliteli.

                                                       Bu sehpa da 40 yıllıkmış
                                             1970 lerin başında yapılmış. Hala kullanışlı, sağlam.
Yaş aldıkça eski eşyalara ilgim artıyor. (Bakın yaşlandıkça dem.yorum)

25 Ekim 2012 Perşembe

Kurban Bayramınız Kutlu Olsun.

Kurban bayramınızı kutlar sağlıklı, mutlu ve sevdiklerinizle geçirmenizi dilerim.
 Bu bayram da kayınvalidemin güzel sofrasına konuk olduk. Masa her zaman ki gibi harikaydı. Sarmalar, börekler, kuşburnu reçeli, zeytin, peynir, ceviz, tazecik yeşil biber, maydonoz, domat ve baklava... Bir haftadır hazırlanıyordu. Ellerine sağlık anneciğim.


Allah herkese her zaman böyle güzel sofralar nasip etsin.

23 Ekim 2012 Salı

ÖFKELENİNCE NEDEN BAĞIRIRIZ ?

Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş. Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş “ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız? ” diye tekrar sormuş.

Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış:
 “İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”
“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”
Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “ Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.

22 Ekim 2012 Pazartesi

Midye Kabukları

Bir öğrencim topladıkları midye kabuklarını gösterdi. Kabuklardan birinin içindeki kabartma şekiller ilgimi çekti. Buraya koymak istedim. Ne ola ki bu şekiller diye de merak ettim.
                                              İlginç şekiller






 Rasgele arkadaşlarına dağıtıyormuş. Saklamasını ilerde değerlendirebileceğini söyledim. Verdiklerini geri aldı.
                                     Bunlardan ne güzel takılar, kaplama süsler çıkar.
                                           Bazı kabukların içide oymalı, dışıda oymalı...


17 Ekim 2012 Çarşamba

İstanbul Gezisi (Dolmabahçe Sarayı)

Kapalı Çarşı, Topkapı Sarayı ve Boğaz turunnun ertesi günü Dolmabahçe Sarayını gezdik. Doldurulmuş bir alana yapıldığı için Dolmabahçe Sarayı denmiş. Sultan Abdülmecit tarafından yapım emri verilmiş. 1843 yılında başlanıp 1856 yılında bitirilmiş.
                                          Dolmabahçeye gelince sizi bu saat kulesi karşılıyor.
 Hafta sonu olmasından galiba çok kalabalıktı. Bizim biletler önceden alınmıştı. Rehber verileceği söylenmiş.

                                                Muhteşem süslemeler insanı büyülüyor.


                                                  Girişteki kuğular hoş geldin diyor.
                                                      Girişin sol tarafında tören alanı
                                                          Galoşları giyip içeri girdik.
         Rehber burada kısaca tarihinden bahsetti. Google'de bakılabileceğinden burada bahsetmeyeceğim.
 Rehber içerde resim çekmenin yasak olduğunu söyledi. O güzellikleri, tonlarca kilodaki avizeleri, mobilyaları, tabloları, halıları, altın kaplama süslemeleri, Atatürk'ün çalışma odasını, yatak odasını, Elçilerin kabul edildiği salonları, bibloları, Çini sobaları. mangalları, süslü kalorifer peteklerini, kullanılan eşyaları v.s resmedemedim. İhtişam çok büyüktü.
                                 Tekrar bahçeye çıkıp arka taraftaki harem dairesine yöneldik.
                                                         Bahçede resim çekmek serbest.
Harem dairelerinin ihtişamınıda çekemedik.8 adet kadın efendinin şimdiki daireler büyüklüğünde aireleri var içerde ayrı ayrı. Misafir odaları var. Çook büyük. İçerisi labirent gibi. Koridorlar bile süslenmiş. Duvarlar tablo dolu. Parkeler orjinal. Halılar tek parça ve 120mkare dokunmuş el emeği.  Kaşık, çatal. porselen tabaklar, kap kacak, kadehler,bardaklar ayrıca sergilenmiş. Orada nasıl yaşamışlar acaba?
 
                           Ataşehirde yemek yeyip Palladyum gezildi. İki ara bi derede yeğenimle görüşüldü.
                     Dönüş yolunda boğazın güzelliğine dayanamayıp birkaç resim daha çekildi.

                                                         Ağrıyan ayaklarla eve dönüldü.

16 Ekim 2012 Salı

İstanbul Gezisi (Boğaz Turu)

Topkapı Sarayını gezdikten sonra tramvayla Kabataş'a geldik. Sahilde biraz bekledikten sonra tekneye bindik. Teknede sadece bizim grup vardı. Akşam olduğu için resimler hep karanlık çıktı. Ben yine de hatıra olsun diye kaydedeceğim.








                                                             Boğazdan geçen bir gemi










Önce terasta aparatif bir şeylerle karnımızı doyurdular. Sonra ızgara balık yedik. Tekrar terasta meyve yedik. Fasıl da vardı. Güzel bir boğaz turu oldu. Hava biraz serindi. Saat 11 e kadar oyalandılar. Sonra bindiğimiz sahilden indik. Otobüsle otele geldik. Ayaklarımızın ağrısından uyuyamadık. Kapalı Çarşı, Topkapı Sarayı, Boğaz turu derken yorulduk. Yarın da Dolma Bahçe Sarayını gezeceğiz enerji depolamak lazım.

14 Ekim 2012 Pazar

İstanbul Gezisi(Topkapı Sarayı)

Hafta sonu Bir otobüs dolusu tanıdıkla İstanbul'a gittik. Sabah erkenden yola çıktık. Otobanın İzmit tarafında tamirat olduğu için beklenenden iki saat geç vardık İstanbul'a.
  Önce otele yerleştik. Tramvaya bindik. O ne kalabalıktı öyle. Sıkış tepiş ayakta durmakta zorlandık. Neyse ki kısa sürede ineceğimiz durağa geldik. Hava da şansımıza açık ve çok sıcaktı.  Kapalı çarşıya girdik. Ben daha küçük bir yer sanıyordum ama çok büyükmüş. Havuzlu restoranda iskender yedik. Çok lezizdi. Bir ikide resim çektik.
                                               Havuzlu restoranın üst katı

           Kapalı çarşının içi. Çok kalabalıktı ve esnaf herkeze yabancı muamelesi yapıyordu.
Sonra Topkapı Sarayını gezmeye gittik. Yolda resimler çeke çeke ilerledik.
                                                                Çemberli taş.
                                             Her yer tarihi bina ve tarihi cami doluydu.


                                                  Ayasofya camisinin önünde toplandık...
                                              Topkapı Sarayına doğru yürüdük.
                                           İlk kapı önünde rehberimiz kısa bilgiler verdi.
                                 Birinci kapıdan geçtik, nefis bir boğaz manzarası bizi bekliyordu...


 İkinci kapıdanda geçtik. Çok kalabalıktı. Yabancılar çoğunlukta idi. Yabancılardan Çinliler daha çok gelmişlerdi.


                                                ...
                                              Asırlık ağaçların güzelliği muhteşemdi.





                                                Çok güzel boğaz görüntüleri var.











                                                           Bahçelerde ince ayrıntılar

                                                                      İşte İstanbul
Yarın devam...