Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

25 Aralık 2011 Pazar

Yaşlanmak Başlanmaktır

Resim


Batı dünyasında yaşlıların giderek yalnızlaştığını biliyoruz. Üretim çarkından çekilen ve tüketici olarak da yeterince dinamik bulunmayan yaşlılar, adeta toplumun kıyısına itiliyor. Yaşlanmanın getirdiği doğal bedensel zayıflık, yaşlı insanların utanmaları gereken bir durum olarak sunuluyor ve dev' reye antiaging türü maskaralıklar sokulu' yor. Antiaging ideolojisi bize şunu söylüyor: "Genç olan daha iyidir. Beden genç, ince ve güzel görünmekdir ki insanlar onun üzerinden onu taşıyan kişiye değer versinler." Modernite gençliği adeta kutsuyor, bütün hayatı gençliğin kendisini tekrar ettiği bir döngü olarak kurmak istiyor. Bu da, yaşamışlığın getireceği derinliği reddetmek anlamına geliyor.


Yaşlı insanın biriktirdikleri kıymetsiz gösteriliyor. Bura, da modernliğin o bildik eski masalıyla karşılaşıyoruz, insana sürgit bir yurtsuzluk duygusu olarak yansıyan köksüzlük, bir ev ve aidiyet eksikliği. Yaşlıyı toplumdan kovanlar, onun hikayelerini de kovuyor. Yeni nesillere bir önceki nesi in hikayeleri yerine sinema stüdyolarında veya dizi film setlerinde çekilen yeni hikayeler takdim ediliyor. Ne siller arasındaki süreklilik duygusu aşınıyor.


Yaşlıya duyulan tiksinti aslında modem Batıda ölümün!, müstekreh bir olgu olarak karşılanmasından doğuyor. 'Bir ayağı çukurda olan' yaşlı kişi, ölümü hatırlattığı için hayattan kovulmak isteniyor. Ölüm çağdaş Batılının sürekli bastırdığı, inkar ettiği, ona karşı savaştığı, kabullenilemez bir durum. Foucault'yen bir dille konuşacak olursak, nasıl akıl " hastalarının maruz bırakıldığı 'büyük kapatma' toplumun sahte standartlarına uyum sağlamış 'normaller'i korumak" amacına matufsa, yaşlıların huzurevlerinde toplanmaları da ölümün her türlü tezahür ve hatırlatıcısını sosyal hayattan tehcir etmek amacını taşıyor. Ölümün yokluk anlamına geldiği agnostik bir iklimde bu anlaşılabilir bir savunma gibi görünüyor. Oysa 'hayatın akıp ölüme katışmaktan başka gayesinin olmadığı' bir kültürde ölüm, yokluk ve mutlak " son anlamına gelmiyor ve bu yüzden yaşlılık ikrah edilecek bir durum olarak görülmüyor. Yaşlılık, Erik Erikson'un dile getirdiği gibi, 'hayatın bütünlüğünün kavrandığı bir durak' ve insan oradan biriktirdiği bilgelikle hayatı seyredebilir. Doğu veya İslam kültürlerinde yaşlılığın bilgelikle bir tutulması, 'ak sakallı ihtiyar'ların her zaman bir hürmet nesnesi olması, önemli hakikatlerin onların dilinden aktarılması, bu kültürlerde yaşa verilen değeri gösteriyor. Bu kültürler yaşamışlığın kıymetine inanıyor, hayatın sokaklarında yorulmuş bir kişinin henüz yolun başında olan bir başka insana anlatabilecekleri olduğunu varsayıyor. Aslında pek çok geleneksel kültür, önderlik görevini görmüş geçirmiş yaşlılara tevdi ediyor.


Resim


Yaşlılık ve onun tezahürleri modem tıbbın uzun süredir ilgisini çekiyor. İnsanların doğal fizyolojilerinin bir hastalık sayılıp tedavi edilmeye çalışıldığı bir zamanda yaşıyoruz. Yaşlılık da tedavi edilmesi gereken bir durum olarak sunuluyor bir süredir. Antiaging sektörü bu hokus pokus-tan ekmek yiyor. Yaşlanmakla birlikte bedenimizde meydana gelen değişimleri hissedemeyecek isek hayatın geçip gitmekte olduğunun ve kaçınılmaz sonun yaklaştığının nasıl farkına varacağız? Yaşadıklarımızdan nasıl öğreneceğiz? Hayatın kırılganlığını en önce kendi bedenlerimizin kırılganlığından okuyamayacak isek, yaşamak bize ne katacak? Modem tecrübe insanın yaşadıkları ile iç yaşantısı arasına bir duvar örüyor, yaşadıklarımızın iç dünyamıza bir derinlik, bir bilgelik olarak yansımasını önlüyor.


Geniş ailenin kaybedilmesi kapitalizm için bir fayda sağlıyordu, böylece küçül(tül)müş ailenin toprağa ve atalara sadakati kalmayacak, hareketlilik artacak, yer değiştirmeyle birlikte iş ve tüketim sahaları da genişleyecekti. Ama çekirdek aile, bir evvelki nesille en yeni neslin irtibatının kopması, onlardan alınan hayat bilgisinin azalması anlamına da geliyordu. Yaşlılarıyla birlikte büyüyen çocukların sağladığı aidiyet ve süreklilik duygusunun çekirdek aileyle giderek azaldığını, hatta Batıda gittikçe yaygınlaşan tek ebeveynli ailelerle çocukların büyük bir sersemlik ve yurtsuzluk hissi yaşadıklarını söyleyebiliriz. Bakım işi giderek artan oranlarda profesyonel kurum ve kişilere devrediliyor ve ailenin yetişkinlerinin çocuklar üzerindeki otoritesi zayıf1ıyor. Bürokratizmin madeni sesi, aileyi sağırlaştırıyor.


Resim


İşte modem Batı uygarlığında yaşlılığın kapıları bütünlüğe değil de ümitsizliğe açılıyor. Hayatı üretim ve tüketimden ibaret sayan, 'üretip tükettiğin kadar varsın' diyen, reklamlarla kışkırtabileceği yaş dilimlerini kutsayan ve yaşın getirdiği bilgeliği yok sayan bir anlayış. Ölüm,: korkusu bir hayalet gibi yaşlı insanın yolunu kesiyor ve onu bu ileri yaşlarında hayata coşkuyla katılmaktan alıkoyuyor. Ölümü durdurma sapkınlığı, modem tıbbın kisvesi sine bürünerek büyük bir endüstri ye dönüşüyor. Doğunun tecrübesi ise çok farklı. İlerleyen yaşın ölüme dair farkındalığı çoğalttığı, ölümün hayata tutulan bir deniz feneri olduğu, hayat ve ölümün birbirine katılmaktan özge bir dileğinin bulunmadığı coğrafyalarda, yaşlılık hep selamlanmıştır. Yaşlıların eli bu yüzden öpülür ve bayram günleri en yaşlının evi bu yüzden ilk emirde ziyaret edilir. Yaşantıya, tecrübeye, bilgiye ve bilgeliğe hürmet, kadim medeniyetlerin geleneğidir. O yüzden bu topraklarda yaşlanmak 'başlanmak'tır.

Kemal Sayar-Yavaşla s.102-107

_________________
Yaşamın ve çalışmanın temel amacı, kişinin başlangıçta olmadığı kişi olmasıdır.
M.Foucault


felsefeforumu.com    dan alıntı.

5 yorum:

  1. Yazıyı iki kere okudum ve hemen her kelimesini onaylıyorum. Bende de bu prof. un bir alıntısı var.Kalın harflerle yazmış altını çizmişim.
    "Kız çocuklarının ülkesi nedense hep babalarının sevgi dolu varlığıdır. O varlık yittiğinde içeride bir istinat duvarı çöker. Varlıkları ancak babalarının varlığıyla tamamlanmış olan kızlar hain dünyaya karşı savunmasız ve ürkek kalıverirler."

    YanıtlaSil
  2. yine yorumunuzla yüreğimi titrettiniz.
    sağolun Asuman hnm.

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel! bende arkadaşım gibi iki kez okudum ve her satırının ne kadar doğru olduğunu yaşım itibariyle daha iyi anlıyorum.

    YanıtlaSil
  4. Güzel yorumunuz için teşekkür ederim Nur hnm
    sevgiler.

    YanıtlaSil
  5. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil